İSVİÇRELİ KADINLAR AİHM’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ HUKUK MÜCADELESİNDE ZAFER KAZANDI!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İsviçre Hükümeti’nin iklim değişikliğiyle mücadele etmek için yeterli iç politikaları uygulamaya koymayarak küresel iklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelen sıcak hava dalgalarının insan sağlığını ve özel yaşam haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemeye başvuran iki binden fazla İsviçreli kadını haklı buldu.  İklim Koruma için İsviçreli Kıdemli Kadınlar (Swiss Senior Women for Climate Protection) adlı çevreci topluluğun üyeleri olan ve yaşları 64 ile 90 arasında değişen iki bini aşkın İsviçreli kadının oluşturduğu topluluğun İsviçre hükümetine karşı hukuk mücadelesi 2016 yılında başladı. Topluluğun üyelerinin yaşları sebebiyle iklim değişikliği kaynaklı sıcak hava dalgalarından daha çok etkilendikleri ve yaşamlarının risk altında olduğu iddiasıyla İsviçre mahkemelerine açtıkları davalar reddedildi. Ancak kadınlar işin peşini bırakmadı ve İsviçre hükümetinin sera gazı salınımlarını azaltmasını isteyen kadınlar, davayı geçen yıl AİHM’ne taşıdı. Çevreci topluluk ülkelerini küresel ısınmayla mücadelede yeterince çaba göstermemekle suçlayarak başlattıkları davada sekiz yıl sonra AİHM’de tarihi bir zafer kazandılar. 9 Nisan 2024 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuruyu onadı. Strazburg merkezli mahkeme, İsviçre’yi ulusal sera gazı emisyonlarını azaltmak konusunda yetersiz bularak bunun insan hakları gaspı olduğuna ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci Maddesini ihlal ettiğine hükmetti. Mahkeme bu politikaların karbon bütçesi yoluyla veya başka bir şekilde ulusal sera gazı emisyon sınırlamalarını belirlememeyi de içerdiği sonucuna vardı. Ayrıca İsviçre hükümetinin hedeflere ulaşılmasını sağlayacak tedbirleri uygulamaya koymayarak geçmiş sera gazı emisyon azaltım hedeflerini tutturamadığını da ifade etti.  Karar, İsviçre’nin emisyonların azaltılması noktasında daha fazla önlem almasının yasal görevi olduğunu gösteriyor. Bağlayıcı olan bu kararın, Avrupa’daki diğer ülkeler ve Avrupa sınırlarının ötesinde benzer davalarda emsal karar olarak davaların sürecini değiştirmesi bekleniyor. Bu karar hala mahkemelerde yargılaması devam etmekte olan ve arasında en önemlilerden biri Greenpeace’in Kuzey Kutbu’nda fosil yakıt sondajını engellemeye yönelik Norveç hükümetine açtığı dava ve Avusturya’da yaşayan bir yurttaşın sıcaklığa bağlı olarak MS hastalığına yakalandığı gerekçesiyle mahkemeye başvurması davasına da emsal oluşturacaktır. Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi (CIEL) İklim ve Enerji Başkanı Nikki Reisch AİHM’nin kararını, “Farklı ülkelerden, perspektiflerden ve hukuki arka plana sahip 17 hakimin neredeyse oybirliğiyle bu karara varmasını son derece çarpıcı olduğunu,  Avrupa’daki tüm ülkelerin aynı yükümlüğün öznesi olduklarına dikkat çekerek, iklim ölçümleri ile bilimin insan haklarının korunması gerektiğini gösterdiği yerlerde büyük bir açık ortaya çıktığında, bu ülkeler ya bu açığı kapamaya çalışacaklar ya da yasal sonuçlarına katlanacaklar” açıklamasında bulundu. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İsviçre’nin çevre kirliliğini azaltma çalışmalarını yetersiz bularak iklim değişikliğinin insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkisiyle ilgili çok önemli bir karara imza attı. 
İklim değişikliğinin etkileri davasında ilk kez bir ülke aleyhine karar veren AİHM’nin bu kararı ne anlama geliyor? İsviçre’de İklim Koruma için İleri Yaşlı Kadınlar hareketinin iki binden fazla mensubu, hükümetlerinin iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki yetersiz çabalarının kendilerini sıcak hava dalgaları sırasında ölüm riskiyle karşı karşıya bıraktığını savunuyor. Bu davanın önemi, bir devletin iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz sonuçlarla mücadele konusunda gerekli adımları atmayarak insan haklarını ihlal ettiğinin ileri sürüldüğü ve AİHM’in görmeye başladığı ilk dava olmasıdır. AİHM heyeti, tüm yargıçların katılımıyla görülmekte olan dava ile iklim değişikliğine karşı yeterince adım atılmamasının insan hakkı olup olmadığı konusunda açılan ve derdest olan davalardan biridir. Avukatlar Strazburg mahkemesinin, Paris iklim anlaşmasının hedefleri doğrultusunda, küresel ısınmanın sanayi öncesi seviyelerin 1.5 santigrat derece üzerinde tutulmasını sağlamak için ulusal hükümetlerin yasal bir görevi olduğuna karar vermesini istediler. 17 hakimden oluşan mahkeme, İsviçre’nin sorunun çözümü için ne yapması gerektiğine dair net bir karar vermedi. Ancak mahkeme devletlerin karbon bütçelerini, geçici hedeflerini düzenlemek,  güncel tutmak ve hedeflerin ne kadar karşılandığına yönelik şeffaf olmak gibi standartların yerine getirilmesinin gerekliliğini vurguladı. 
AİHM’nin kararı, herkes tarafından olumlu karşılanmadı. Sağcı İsviçre Halk Partisi mahkemeyi boyundan büyük bir işe kalkışmakla suçlayarak Avrupa Konseyi’nden ayrılma çağrısında bulundu. Büyük Britanya’daki bazı siyasetçilerden ve sağcı basın kuruluşlarından da benzer bir tepki geldi. Enerji Bakanı Claire Coutinho, sosyal medyada X hesabında karardan kaygı duyduğunu belirterek, “İklim değişikliğiyle mücadele etme biçimimiz, ekonomimizi, enerjimizi ve ulusal güvenliğimizi etkiliyor. Bu tür kararları alacak en iyi merci seçilmiş siyasetçilerdir” diye yazdı. Buna cevaben İsviçreli kadınları mahkemede temsil eden Avukat Jessica Simor da, Birleşik Krallık’ın yasal olarak bağlayıcı karbonsuzlaştırma yükümlülükleri olduğunu hatırlatarak, “Şayet böyleyse, karar ülkenin yükümlülüklerine uygun. Eğer değilse, bu karar seçilmiş temsilcilerin dileklerine tezat teşkil ediyor”  açıklamasında bulundu.
AİHM, ilk defa bir devleti iklim değişikliğine karşı harekete geçmediği ve insan haklarının korunmasını çevresel yükümlülüklere uymayla ilişkilendirdiği tarihi bir karar verdi. Karar küresel çapta iklim davaları açısından dönüm noktası niteliğinde bir karardır. Böylece vatandaşlar, tüm Avrupa Konseyi devletlerinden, AİHM’nin insan haklarını korumaya yönelik geliştirdiği ilkelere dayalı olarak iklim politikalarını gözden geçirmelerini ve gerekirse güçlendirmelerini talep edebilecektir. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çevre ve iklim hukukunda emsal teşkil eden kararı ile dünyada küresel iklim değişikliğiyle ilgili hukuki süreçlerde önemli bir değişimin ilk adımı atılmıştır.

Av.Sibel Dağdelen

Yorum bırakın